29 Haziran 2015 Pazartesi

Serin yaz akşamlarının vazgeçilmezi; Blazer Ceketler




Kıştan yaza hızlı bir geçiş yapmadan, baharın tadını çıkartarak ve hala bahar havasında günler yaşayarak geçiriyoruz bu yılı.. Bol yağmurlu ve serin olan bu günlerde benim favorilerim arasında blazer ceketler var. Bir çok mağazada karşımıza çıkan bu ceketleri ister kotlarla isterseniz de elbiselerle kombinleyebilirsiniz. Eğer  hala böyle bir cekete sahip değilseniz en yakın zamanda bir tane edinmelisiniz çünkü serin yaz akşamlarında kurtarıcınız olabilir..










Tişört - Zara 
Ceket - Mango
Kot - Mavi Jeans
Gözlük - Ray-Ban
Ayakkabı - Shoetek
Çanta - Annem dikti

27 Haziran 2015 Cumartesi

Ahsen Çiçek Açti

Mezuniyetler, düğünler, nişanlar vs yaklaştığında hepimizin ortak derdidir; 'şimdi ben ne giyeceğim!!'. İnternetten araştırmalar yapılır, mağazalar dolaşılır, dolaplar karıştırılır ve genelde sonuç hep aynıdır; 'İstediğim gibi birşey yok !!'. İçimize sinen bütçemize uymaz , bütçemize uyan içimize sinmez çoğu zaman..

Geçtiğimiz ay kuzenimin nişanı olduğunu öğrendiğimde işte ben de tam bu ruh hali içerisindeydim.Kolları sıvadım ve araştırmalara başladım. İnstagram'da çok severek takip ettiğim 'signature0211' adlı hesapta gördüğüm Marchesa Spring/Summer 2015 tasarımı etek ve bluza bayıldım.


Bu eteğe benzer bir eteği daha önce annem benim için dikmişti, eğer buna yakın bir kumaş bulabilirsek çiçekli bluzu da dikecekti.İlk işim kumaşçıları gezmek oldu. Gittiğim birçok kumaşcı (Derviş Bağzıbağlı, Erler Kumas..vs) yeni sezon bir elbise olduğu için henüz kumaşların ellerine ulaşmadığını söylediler ve beni Eminönü'ndeki kumaşçılara yönlendirdiler. Eminönü’ne gittiğim zaman Sultanhamam’da bulanan İnci Dantel'de aradığım danteli buldum. Sadece üzerinde küçük oynamalar yaparak istediğim gibi bir bluza sahip olabilecektim.



Kumaşı aldıktan sonra anneciğim bluzu dikti ve üzerindeki tüm yaprakları kumaş boyası ile yeşile boyadı.


Sonrasında almiş olduğumuz bir bahar dalı üzerindeki çiçekleri tek tek üzerine yapıştırdı.


Bluzum tam istediğim gibi olmuştu. Güzide&Fatih'in nişanında istediğim gibi bir kıyafet giymenin vermiş olduğu keyifle, tabi bir de Arnavut kızı olarak sahneden inmedim diyebilirm :)









20 Haziran 2015 Cumartesi

Hatay'da haftasonu

      Herkesin Bodrum'a, Çeşme'ye, Antalya'ya gittiği şu günlerde biz bir değişiklik yaptık ve Hatay'a gittik.Gördüğümüz yerler, tanıştığımız insanlar ve yediğimiz leziz yemeklerden sonra çok yerinde bir seçim yapmış olduğumuza karar verdik.
      2 günlük kısa Hatay gezimizde; ilk olarak kahvaltı etmek için Saray Park 326 adında bir restorana gittik.Kiremitte menemen, biberli ekmek, zahter salatası ve yanında bize elleriyle hizmet eden restoran sahibi.Başlangıç mükemmeldi ve yemekler hakkında artık bir fikre sahiptim; Hatay yemekleri bol acılı ve çok lezzetliydi.


Kahvaltı sonrasında Hatay sokaklarında gezintiye çıktık.Dar sokaklar, yüksek duvarların arkasında kalmış avlusu olan evler, tarihi camiler, kiliseler ilk gördüklerimiz arasındaydı.



Habib-i Neccar Camii

Musevi Havrası

Ceylan derisi üzerine İbranice yazılmış, 500 yıllık bir geçmişe sahip olan Tevrat

St. Pierre Anıt Müzesi- Dünyanın ilk mağara kilisesi olarak kabul edilen yapının Hristiyanlığın Katolik, Ortodoks, Protestan olarak mezheplere ayrılmadan önceki ilk kilisesi olduğu kabul edilir.

Hatay Protestan Kilisesi

Katolik Kilisesi

  Ve Hatay sokaklarında biz;


                                                   






Sonrasında soluğu Kurtuluş Caddesinin simgesi olan Affan Kahvesinde aldık.Buranın en meşhur tatlısı Haytalı'nın tadına baktık,mükemmeldi ve dondurması öyle güzeldi ki ayrılırken bir daha dondurma aldık.








Daha sonra Hatay'ın tek çarşısı olan Uzun Çarşıyı da gezdikten sonra dillere destan olan Hatay künefesinin tadına bakmaya gittik. Çınarlatı Yusuf Usta'nın Yeri sanırım en iyi yerlerden biriydi künefe konusunda. Biz parmaklarımızı yedik o da yetmedi 2 günde tam 3 tane künefe yedik. (pişman değilim)




Künefemizi yedikten sonra Hatay Arkeoloji Müzesine gittik.


 Mozaik koleksiyonu zenginliği yönünden dünyada ikinci, para koleksiyonu yönünden ise üçüncü sırada yer alır. Harbiye, Antakya, Aççana, Çevlik, ve İskenderun'da yapılan kazılarda bulunan çeşitli süs eşyaları, heykeller, mezarlar da sergilenen eserler arasındadır.










 Son olarak Harbiye ilçesinde ufak bir gezinti yaptıktan sonra akşam yemeği için Kuleli Restourant'a gittik. Mezeleri, tepsi kebabı, tepsi oruğu hepsi birbirinden lezzetliydi. Bunlarıun neden fotoğrafı yok derseniz hepimiz çok aç ve çok yorgunduk. Aynı zamanda komşu kızı Buse'nin bekarlığa veda yemeği olan bu yemekte bir kendimizi bir de künefeyi fotoğraflayabildik (=





2. gün otelimizde kahvaltımızı yaptıktan sonra düştük yine yollara. İlk olarak Samandağ ilçesine Ab-ı Hayat çeşmesini ve Musa Ağacını Görmeye gittik.


Ab-ı hayat çeşmesindeki suyun şifa verdiğine inanılıyor ve insanlar ellerinde şişelerle gelip bu sudan dolduruyorlar.




Musa Ağacı,''Samandağ ilçesine 6 km. uzaklıktaki Hıdırbey köyünde bir dere kenarında bulunmaktadır. Musa Ağacı ile ilgili mitolojik hikâye şöyledir; Hz Hızır ile Hz. Musa’nın Samandağ buluşmasından sonra Hz. Musa, Musa Dağı’na çıkmak üzere yola çıkar. Hıdırbey köyündeki Musa Ağacı’nın bulunduğu yere geldiğinde çok susar. Bastonunu bu ağacın bulunduğu yere sapladıktan sonra, hemen yanındaki dereye su içmeye gider. Su içip döndüğünde ise, yere diktiği bastonunun bir çınar filizi haline geldiğini ve yeşerdiğini görür.

Daha sonra Türkiye'nin tek Ermeni Köyü olan Vakıflar Köyü'ne gittik. 200 haneli bu köy geçimini yapmış oldukları el işleri, şarapları, nar ekşileri ve likörlerini satarak sağlıyor.





Ermeni Köyü'nü gezdikten sonra Titus Tüneli'ne gittik. Yapımı yüzyılı aşkın bir zaman sürdüğü düşünülen bu tünel çok etkileyiciydi.






Dönüş yoluna geçtiğimiz sırada Hatay'ın tanınmış ailelerinden biri olan Has Turizm'in sahibi bizi  evine davet etti. İlk başta bu daveti anlamsız bulurken evi gördükten sonra fikrim tamamen değişti.Doğallığı bozulmadan yenilenmiş Doğal Taş Evdi.











Artık dönüş yoluna geçtiğimizde 'yemeğimizi nerede yesek?' diye düşünmeye başlarken,internetten araştırdığımız bir kaç yeri aramaya başladığımızda anladık ki pazar günleri Hatay'da her yer kapalı. Daha sonra Hatay sokaklarında yürürken gözümüze çarpan Antik Han Restaurant'a girdik.Mükemmel bir yerdi, atmosferi, dekorasyonu,çalışanları, yemekleri..








       Bir çok farklı kültürden insanın bir arada kardeşlik içinde yaşadığı bir şehir Hatay.Biz 2 güne çok şey sığdırmaya çalıştık çok keyif aldık, umarım sizinde bir gün yolunuz düşer ve aynı şekilde sizde keyif alırsınız..